İdea Yayınevi / Temalar
site haritası 

Postmodern Sorunlar:
‘Büyük Anlatı’ Anlatısı

 
Almanya İngiltere'ye karşı, 1936, Berlin  
Postmodern irrasyonalizm tıpkı akrabası olan varoluşçuluk gibi moral ölçünlerden yoksun olduğu için kendine herhangi bir ideolojiyi seçme özgürlüğünü de tanır. Doğal bilincin bu göreliliği anlamaması bir düzeltme işlevini görür.

Postmodern bakış açısı ‘Büyük Anlatı’ dediği kurtarıcı ideolojinin geçersiz olduğunu ileri sürer. Ama geçersiz olduğu söylenen şey bu bakış açısının habercileri olan nihilist düşünürler tarafından vurgulu olarak doğrulanır — örneğin Logosu reddeden Heidegger'in bir büyük anlatı olan Nazizme, ve yine Logos olan Özü reddeden Sartre'ın bir başka büyük anlatı olan Marxizme sarılmasında olduğu gibi. Ya da, daha yakın zamanlarda, Foucault’nun İran'daki molla Teokrasisini kutlaması ve aklaması ve savunması gibi. Bu birbirinden büyük “Büyük Anlatıların” onları sözde yadsıyanlar tarafından doğrulanması Postmodern entellektüalizmin de tıpkı postmodern etik gibi bir ironiden öteye geçemediğini gösterir. Usu yadsımanın Özgürlüğü de yadsımaya ve despot İdeolojiyi doğrulamaya götürmesi konusu bir yana, ideoloji modern Yurttaş Toplumu için hiç kuşkusuz anlamsız ve geçersizdir, çünkü özgür insanların kurtuluşa ve sözde kurtarıcılara gereksinimleri yoktur. Yurttaş Toplumu kendini varoluşun entellektüel, etik ve estetik her boyutunda — eksiksiz Bilgi, Türe ve estetik Biçime doğru — engel tanımadan değişerek ve gelişerek kurtarır. Modern olanın gelenekselleşmemesi, yeni olanın dolaysızca eskimek zorunda olması ölçüsünde, modern kültür kesintisiz bir kendini-olumsuzlama sürecidir. Postmodern bakış açısı bu içine ikinci bir kez girilemeyen ırmağı, bu hiç durmayan akışkanlık sürecini işlerin son durumu olarak, ve ondaki nihilizmi insanlığın moral yazgısı olarak, tarihin sonu olarak görür. Bunun nedeni Usu, Logosu Us olarak değil, ama yalnızca Söylem olarak, Konuşma olarak görmeye karar vermesidir. Ve bu öncül üzerine vargısı hiç kuşkusuz başka türlü olmamalıdır. Dahası, postmodern bilinç için dünyanın nesnel durumu da etimolojik bir realiteden, bir hiper-realiteden, bir ‘metin'den, simgeden vb. daha ötesi olmamalıdır. Postmodernizm için özsel olan şey gene de Öz olmayan bir Konuşmadır — ya da onun görsel, imgesel, simgesel, medyatik vb. biçimleri. Konuşmanın kendinde Us, Logos olması ölçüsünde, Postmodernizmin yalnızca usdışı Konuşma olduğunu söyleyemeyiz. Bu yeterli değildir. Postmodern Konuşma Usu, Logosu reddeden bir Konuşma olduğu için haklı olarak kendine bir us-yarılması tanısını koyar. Ve bilindiği gibi, us-yarılması gerçekte Söyleme, Logosa, Konuşmaya kapalı, iletişimsiz bir insan-altı durumdur. Eğer doğal bilinç bu ‘felsefelere' kapılmışsa, bunun nedeni onları anlayabilecek kadar yanlış düşünmeyi başaramıyor olmasıdır. 

SCHILLER

BEETHOVEN
Avrupa Birliği özgürleşmenin kazanılan ereğidir, çünkü özgürlük insanlığı kültürel ayrımların ötesine ve üzerine, tek bir Yasaya, tek bir Anayasaya, tek bir Türeye, evrensel Türeye ve evrensel Hakka yükselten değişimin biricik olanağıdır. Onda çok-kültürlülük değişmeyen geleneğin, karakteri tutuculuk olan despotizmin, karakteri şiddet olan ideolojinin artıkları olarak postmodern komedyenlerin umutsuz savunusuna terkedilmiştir. Avrupa Birliği modern insanlığın gerçek egemenliğine, özgür İstencinin egemenliğine yürüyüşünde Dünya-Tininin ilk adımıdır.
 
İdea Yayınevi / 2014